Türk Ocakları İstanbul Şubesi; İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, Avrasya Uluslararası Halk Araştırmaları Enstitüsü ile beraber düzenlediği "Doğumunun 110. Yılında Şehriyar" sempozyumu,31 Ocak 2017 tarihindeİstanbul Üniversitesi Kongre Merkezi'nde gerçekleştirildi. Şehriyar'ın hayatının ve eserlerinin değerlendirildiği sempozyumda, pek çok akademisyen ve araştırmacı tebliğlerini sundu.


Türk dilinin inşaasında ve kalkınmasında Şehriyar'ın müstesna hizmetleri olmuştur.

Açılış konuşmasında Türk Ocakları İstanbul Şube Başkanı Dr. Cezmi Bayram, Şehriyar'ın ve Türk Kültürünü gururla taşıyan, dile getiren tüm sanat insanlarının Türk dünyası ve onun fikri temelleri için arz ettiği önemi vurguladı. 

“Bir şair, bir fikir, bir ilim adamı olan Şehriyar'ın Türk dünyasının her tarafında tanınması benimsenmesi gerekiyor. Bu sebeple Türk dünyasının önemli şahsiyetlerini gündeme getiriyoruz." sözleriyle, sempozyumun amacını dile getirdi. Haydar Baba şiirinin duyulduğu yıllarda gençlerin dilinden düşürmediğini, Türk Dünyasında dalga dalga yayıldığını ve çok büyük bir heyecan uyandırdığını belirtti. "Şehriyar büyük bir aydındı çünkü anadilinin en önemli savunucularındandı. Türk dilinin inşaasında, kalkınmasında müstesna hizmetleri oldu." ifadesiyle, Şehriyar'ın "aydın" sıfatından bahseden Dr. Cezmi Bayram konuşmasına, bu minvaldeki toplantıların, sempozyumların bilhassa gençler üzerinde olumlu tesirler yapacağının altını çizdi. Sözlerini teşekkür ederek sonlandırdı.


Bayramın ardından kürsüye çıkanİstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Hayati Develi de, açılış konuşmasında Şehriyar'ın beynelmilel özelliğini vurguladı. Bu özelliğin, onun Türk Dünyasında yaşanan yasakları, acıları içselleştirerek tüm insanlığın ihyasında kullanmak üzere şiirlerinde dile geldiğini ifade ederek,   "Siyasi ve ideoloji dışında, insani olanı yakaladığını; dünyanın geçiciliğini, insan ilişkilerin dostluk ve anlayış üzerine kurulması gerektiğini, siyasi kavgaların insanlarda yarattığı acıları ifade ettiğini görüyoruz." şeklinde sözlerini tamamladı.


Ganira Paşaeva da, açılış konuşmasına Şehriyar'ın önemli özelliklerini dile getirerek başladı. 


Birlik, öncelikle kültür birliği ile sağlanır

 

"Ne mutlu o insanlara ki bu dünyadan ölümsüzlüğü kazanarak giderler, Şehriyar da o insanlardandır; ondan öğrenilecek nice şey vardır. Usta Şehriyar, büyük bir şairdi, büyük bir aydındı ve derin bir filozoftu." sözleriyle devam etti.


"Şehriyar'ın Haydar Baba'sı o kadar derin mana ifa eder ki, bütün gençlerin dikkatle okuması elzemdir. Şehriyar nadir şairlerdendi ki Türkçenin yanısıra Farsçada da; iki dilde de üstaddı. İran'da ismi nasıl muhabbetle zikrediliyorsa, Türk dünyasında da yine ismi büyük bir saygıyla ve muhabbetle zikredilir. " ifadeleriyle, Şehriyar'ın şiirleri içerinde barındırdığı derin mananın, gençlere anlatılması ve gereken saygı ve muhabbetin sağlanması gerektiğinin üzerinde durdu.


"Türki bir çeşme idi men onu derya eyledim" dizeleriyle, gerçekten de Güney Azerbaycan'da Türkçe sevgisini gönüllerde derya eyleyen şairin fikriyatının oluşmasında, annesinin hizmetini de dile getirdi. "Onun eli öpülecek anasını rahmet ve sevgiyle hatırlarım. Öz oğlu Fars dilinde o kadar meşhur bir üstad olmasına rağmen, onun Türk dilinde yazmasını isteyerek, müstesna hizmeti olmuştur." diyerek, Şehriyar'ın şuurunun ardındaki temeli ortaya koydu.


"Genç nesillerimize büyük şahsiyetlerimizi daha yakından tanıtmalıyız. Birlik, kültür birliğinden geçer. Onu yapmadan politik birliği istediğiniz şekilde kuramazsınız. Eğer Şehriyar'a Mehmet Akif'e 'bizim' diyebileceksek işte o zaman kültür birliği sağlanır. Aydınlara ve anlattıklarına bu noktada çok ihtiyacımız var. Üniversite öğrencilerimize 'o bizim' duygusunu tahayyül etmeleri, o duyguya sahip olmaları için Şehriyar'ı anlatmamız lazımdır. Yunus Emre'nin adı geçtiği zaman herkes 'bizim şairimiz' der. Fuzuli de bizimdir, hepimizindir; Şehriyar da bizimdir. İstiyoruz ki, birlik beraberliğimiz gelişsin; ‘bizim’ sözüne her tarafta rastlansın. Bu vaziyete mutlak tedbir alınması lazımdır." sözleriyle devam eden Ganire Paşaeva, "Üstadı rahmetle anıyorum. Şehriyar Haydar Baba'da der ki; 'Her kimseye her ne verib alıbdı, Eflatundan bir kuru ad kalıbdı.' Nur içinde yat üstad; senden kuru ad değil, büyük edebiyat, büyük fikirler kaldı" ifadesiyle sözlerini sürdürerek, sempozyumun düzenlenmesinde emeği geçenlere teşekkürlerini sundu.


Sayman Aruz'un tebliği ile başlayan ilk oturumda  Şehriyar'ın şairliğindeki ve yaşayışındaki sadelik ve mütevazılık dile getirildi.


Dil varlığın evidir


Sade ve dervişane bir otağı olan Şehriyar, bu otağda Türk dünyasını yaşatmıştır zira o dünya, öncelikle arifin düşüncesinde yaşamıştır. Sonra insan insan dolaşıp, tüm Turana mal olmuştur. 


"Güney Azerbaycan’da 52 milyon Türk vardır fakat orada anadil yasaktır.Dil varlığın evidir; Şehriyarın önemi buradadır. O, edebiyat vasıtasıyla büyük bir inkılap yapmış ve bizi öz varlığımıza davet etmiş, zulmün ve haksızlığın karşısında Azerbaycan Türk Bayrağını kaldırmıştır." sözleriyle devam edildi."Bizim Şehriyar'ımız vardır, gelin onun gibi düşünelim, onun gibi olalım; dünyaya barış ve sevgi muhabbeti verelim." sözleriyle birlik ve beraberlik vurgusu yapıldı.

Sayman Aruz’dan sonra söz alan Şehriyar’ın oğlu Hadi Şehriyar babasının kişiliğinden, baba-oğul-aile  ilişkilerinden, babasının şairliğinden,Türkiye sevgisinden ve şairliğinden bahsettiği oldukça duygusal yüklü konuşma yaptı. 


Yaktığı özgürlük meşalesi güven ve azim olarak devam etti


Yazgül Abdiyeva'nın konuşmasıyla devam eden sempozyumda, Şehriyar'ın sosyal, siyasi ve edebi açıdan önemli bir kaynak olduğu vurgulandı. Şehriyar'ın, Azerbaycan halkının gönlündeki hasreti halk dili ile ortaya koymasının, halk nezdinde onun yerini yükseklere taşıdığının; yaktığı özgürlük meşalesinin azim ve güven olarak devam edegeldiğinin üzerinde önemle duruldu. 


"Her insan kendi damgasını vurur bu dünyada. Özümüze mensup olmayan bir başka fikirle, başka bir kimlikle karşınıza çıkamam." ifadesiyle Şehriyar'ın temsilini önemle vurgulayan oğlu Hadi Şehriyar'ın şiir okumasıyla, sempozyuma devam edildi.


Doç. Dr. Rövşen Alizade ile devam eden sempozyumda, Şehriyar'ın Azerbaycan sevgisi; birleşme,bütünleşme arzusu ve bu yöndeki hasret ve acısının şiirlerinde ne şekilde barındığı konuşuldu.


Bu şiirler Türk Dünyasının ahtı gibidir


"Üstadın mensup olduğu ortam ve bağlam önem arz etmektedir. Şiirlerindeki gerçeklik ise onun şiirlerinin benzersiz niteliği ile tanımlanabilmektedir.  Yazılı edebiyat örneklerini incelediğimizde mit, efsane, masal ve destan motiflerine rastlamaktayız. Şiirlerinin temelinde sözlü gelenek vardır." ifadeleriyle, Şehriyar'ın şiirlerinin dayandığı temel üzerinde duruldu.


"Etkili olan ve dillerde ezber söylenmesinin sebeplerinden biri de Şehriyar’ın üslubudur. İç dünyası ve samimi duyguları, onu çok sade ve anlaşılır kılmaktadır. Bu anlaşılırlık, sözlü geleneğin tüm inceliklerini bilmesinden ve halk motiflerini kullanabilmesinden kaynaklanır. Tüm bunlar onu "milli" ve "bizim" yapmıştır. O, halkın gelenek göreneklerine dayanarak dünyayı anlar; milli hafızayı eserlerinde bir inci gibi kullanır. O her zaman ezilenledir, mazlumun yanındadır. Ulusal kimlik ve hafızasına folklor ile bakmış ve bu bakışı aktarma sürecinde halk edebiyatını kullanmıştır." ifadeleriyle üslubun oluştuğu zemine ve önemine değinilerek ilk oturum sona erdi.

 

Ali Akbaşın Şehriyar’ı yad ederek şiir okuması ile başlayan 2. Oturum Yusuf Gedikli ile devam etti. Gedikli ; Şehriyar’ın yetiştiği sosyal, siyasi ortamdan bahsederek hayatı üzerine konuşdu. “Çocukluğunu dağların eteklerinde geçiriyor, dağlar özgürlüğün sembolüdür. İşte bu özgürlük hissiyatı, onun edebi hayatını önemli ölçüde etkilemiştir; bağımsızlık ve hürriyet ateşini yakmasında yaşadığı çevrenin etkili olduğunu söyleyebiliriz” ifadeleriyle yetiştiği ortamın edebi hayatına yansıması ele aldığını ifade etti..


Milli varlık binamızın iskeletidir; bir anlamda milletin ruhudur

Muhammed Nur Doğan ile devam eden oturumda, Şehriyar ve millilik üzerine konuşuldu. Prof. Dr. Doğan,Şehriyar bir şiir çağlayanı halinde büyük bir hareket başlatmıştır. Bu hareket, milli bir harekettir. Dil beliğ varlığın omurgasıdır. Milli varlık binamızın iskeletidir; bir anlamda milletin ruhudur.” sözleriyle, dilin varlığımızın temeli olduğunun altını çizdi.

“Bizim klasik şairlerimiz şairleri İsa nefesli kişiler olarak tanıtırlar. Hz İsa’nın mucizelerinden birisi de ölüleri diriltmektir. Bizim şairlerimiz milletin ölü unsurlarını dirilten insanlardır. Bu manada şairlere sanatçılara bu sıfatı veren varlığın sani’si olan Allah’tır. Allah, kendindeki yaratma kuvvetinden ve sıfatından insanlara ruh üfleyerek onları küçük çaplı yaratıcılar olarak tayin etmiştir. Allah nasıl cansızlara ruh üflediyse, şairler de kendi ruhlarından ölü lafızlara mana katarak onları diriltmiştir. İşte Şehriyar da bu özelliği haiz bir şairdir.” ifadeleriyle devam edildi.

Onlar milli ruhu tevasür edecek kaynaklarımızdır

“Şair nedir? Toplum için ne anlama gelir? İşte bunu şehriyarda açık ve seçik görüyoruz. Şehriyar bir milleti adeta yeniden diriltmiştir. Eğer bugün Türk dili var ise Dede Korkut’un, Fuzuli’nin Yunus Emre’nin ve nihayetinde Şehriyar’ın da diline borçluyuz. Bu sebeple onlara çok dikkatli bir şekilde bakmamız, gözümüz canımız gibi korumamız lazım; onlar milli ruhu tevasür edecek kaynaklarımızdır.” Sözleriyle aldığımız dil ve şuur mirasının nesilden nesile aktarılması ve sakınılması hususu üzerinde özenle duruldu. Aziz şairimiz Şehriyar’a rahmet ve mağrifet diliyor, hatırasını şerefle, uğurla yad ediyoruz diyerek konuşmasını sonlandırılmıştır.

Oturumların ardından Prof.Dr. Şenel Önaldı ve TRT Saz Sanatçsı Nevcivan Özel Şehiryar’ın şiirlerinden bestelenen eserleri icraa ettiler. Ardından İran Aşıklar Birliği başkanı Selçuk Şehbazi, Güzey Azerbaycan’dan Aşık Hasan Kerimzade ve Türkiye’den Aşık Maksud Feryadi hem Şehriyar’ın şiirlerini hem Şehriyar’a ithafen yazdıkları şiirleri okudular. Katılımcılara takdim edilen hediyeler ve çekilen hatıra fotoğrafı ile etkinlik son buldu.