İstanbul’da Hocalı’ya Adalet Haftası Düzenlendi
Tarih insanlık adına ilerlemelerle birlikte birçok acıyı da içinde barındırıyor. Bu acı olay ve hatıralardan bazılarını “insanlık” adına daha acı yapan ise onların fail ve müsebbiplerinin de insanlar olması. Bundan 22 yıl önce Azerbaycan’ın Dağlık Karabağ Bölgesi Hocalı Kasabası’nda da böyle bir vahşet sahnesi yaşandı: Hocalı Soykırımı. 26 Şubat 1992 gecesi Ermenistan silahlı kuvvetlerine bağlı birlikler Hocalı Kasabası’na girip resmi rakamlara göre 83’ü çocuk, 103’ü kadın toplam 613 Azerbaycanlı sivili katlettiler. Bu olay Karabağ Savaşı sırasında cereyan etmişti. Ancak yaşananlar savaş hukuku kurallarının ve alışılmışın ötesinde idi. Çünkü tamamen savunmasız insanlara karşı yapılan planlı ve kasıtlı bir harekâttı.
İstanbul’da Beş Farklı Yerde Etkinlikler Yapıldı
İnsanlık tarihinde kara bir sayfa olan bu katliamı unutturmamak ve yaşanılanların hukuka ve vicdana aykırılığını haykırmak amacıyla İstanbul Türk Ocakları Gençlik Kolları ve Azerbaycan Islahatçı Gençler Birliği işbirliği ile 20-26 Şubat 2014 tarihleri arasında “Hocalı’ya Adalet Haftası” düzenlendi. Ayrıca bu haftanın düzenlenmesine Üsküdar Üniversitesi, Marmara Üniversitesi Türk Kültürü Araştırmaları Kulübü ve Marmara Akademik Çalışmalar Kulübü de desteklerini esirgemediler. İstanbul Türk Ocakları Gençlik Kolları’nın ev sahipliğinde gerçekleştirilen etkinlikler İstanbul çapında ve çok sayıda salonda gerçekleşti. 20 Şubat Perşembe günü Eminönü Halk Eğitim Merkezi’nde yapılan açılış programı ile başlayan etkinlikler Ataköy Yunus Emre Kültür Merkezi, Marmara Üniversitesi Haydarpaşa Kampüsünde ve Üsküdar Üniversitesinde düzenlenen konferanslarla devam etti. Haftanın kapanış programı Marmara Üniversitesi Göztepe Kampüsü’nde Azerbaycan İstanbul Konsolosunun da katılımıyla gerçekleşen panelle sona erdi.
Etkinliğe Azerbaycan ve Türkiye’den Çok Sayıda Konuşmacı Katıldı
Panellere konuşmacı olarak çok sayıda akademisyen ve araştırmacı katıldı. Prof.Dr. Nesrin Sarıahmetoğlu, Prof.Dr. Abdullah Kahraman, Prof.Dr. Ertan Efegil, Prof.Dr. Mesut Hakkı Çaşın, Doç.Dr. Bekir Günay, Doç.Dr. Fatih Özbay, Doç.Dr. Ebulfeyz Süleymanlı, , Yrd.Doç.Dr. Vulgar İmanoğlu, Yrd.Doç.Dr. Gökmen Kılınçoğlu, Yrd.Doç.Dr. Ramazan Erhan Güllü, Yrd.Doç.Dr. Mehdi Genceli, araştırmacı yazar Aygün Hasanoğlu ve Azerbaycan devlet sanatçısı Aybeniz Haşimova konferanslarda sunumlarını gerçekleştirdiler.
‘İşgal ve Katliam’ Uluslararası Hukuk Açısından Açıkça İhlal Teşkil Etmektedir!
Konferanslara Azerbaycan ve Türkiye’den birçok akademisyen ve araştırmacı katıldı. Karabağın İşgali’nin ve Hocalı Katliamı’nın BM Güvenlik Konseyi ve AGİT kararları ile uluslararası hukuk kurallarına aykırılığı sabit olmasına rağmen uluslararası toplumun ve çözüm mekanizmalarının harekete geçmemiş olmasının üzüntü verici olduğu birçok katılımcı tarafından vurgulandı. Özellikle Hocalı’da yaşanan katliamın uluslararası hukuk kuralları çerçevesinde bir savaş suçu olan ‘soykırım’ın maddi ve manevi unsurlarını taşıdığı hukukçu katılımcılar tarafından ifade edildi. Ayrıca Uluslararası Ceza Divanı’nın yetkisi kapsamına giren ve BM Anlaşmalarında belirtilen birçok savaş suçunun da işlendiğinin belge ve görüntülerle sabit olduğu ifade edildi. Rwanda ve Bosna’da olduğu gibi sorumluların mahkeme önünde hesap vermemiş olmalarında Ermeni Diasporasının ve Batı’nın katliamı görmezden gelen ikiyüzlü tutumunun etkili olduğu ifade edildi.
Hocalı’da Yaşanan Soykırım İnsanlık İçin Büyük Bir Tehlikedir
Bazı katılımcılar tarafından “katliam psikolojisi” üzerinde duruldu. Bir insanın masumları gözünü kırpmadan nasıl katledebileceği sorusuna cevap verilmeye çalışılan bu değerlendirmelerde bazı tespitler ortaya kondu. Sovyet dönemi Ermenistan’da çocukların beşikten itibaren ninnilerle, tarih kitaplarıyla ve edebi eserlerle birer Türk düşmanı olarak yetiştirilmeye çalışıldığı. Bu yetişme tarzının sonucu olarak vahşeti işleyenlerin karşısındaki kişileri insan olarak değerlendirmeden öte öldürülmesi mubah yaratıklar olarak gördükleri ve sonuç olarak işledikleri katliamla gurur duyduklarının üzerinde durdular. Bu durumun yeryüzünde icra edilen birçok soykırımda da karşımıza çıktığı katılımcılar tarafından vurgulandı. Bu yönüyle yaşanan soykırımlar Türklerden öte insanlık için büyük bir tehdit teşkil etmektedir.
Olayların Tanıkları Yaşadıklarını Aktardılar
Katliam ve İşgalin hukuki ve tarihi boyutunu ele alan uzmanların yanı sıra olayları yaşayan bazı Azerbaycanlılar da konferanslar kapsamında hatıra ve düşüncelerini aktardılar. Olayları bizzat yaşayan araştırmacı Aygün Hasanoğlu, Yard.Doç.Dr. Mehmet Genceli ve savaşta eşini şehit veren Azerbaycan Devlet Sanatçısı Aybeniz Haşimova o yıllarda yaşadıklarını ve hislerini anlattılar. Birçok mezalimin savaştan önce aynı ekmeği paylaştıkları komşuları tarafından gerçekleştirildiğini acı bir gerçek olarak tarihe not düştüler. 1988 Ermenistan depremi sırasında Azerbaycan’la birlikte birçok ülkenin Ermenistan’a yardım ettiği, ayrıca batıdan gelen ve Azerbaycan sınırından geçen birçok yardım tırının daha sonraları Azerilere karşı kullanılmak üzere Ermenistan’a silah ve mühimmat taşıdığını öğrendikleri de ilginç bir bilgi olarak akıllarda kaldı.
Azerbaycan Barışçıl Bir Politika İzliyor
Topraklarının nerdeyse %20’lik kısmı Ermenistan işgali altında olan Azerbaycan’ın ekonomik ve askeri güç olarak çok üstün ve topraklarını geri alabilecek imkâna sahip olduğu birçok katılımcı tarafından belirtildi. Ermenistan ekonomisin büyüklüğünün neredeyse yalnızca Azerbaycan’ın askeri harcamalarına karşılık geldiği de anekdot olarak verilen bilgiler arasındaydı. Buna karşın Azerbaycan’ın çözümü masada aradığı ve Karabağ’ın işgalinin barışçıl yolla sona erdirilmesi gerektiğine inandığı vurgulandı. Son olarak yıllar önce yapılan Ateşkes Anlaşmasına karşın henüz ‘Barış Anlaşmasını’nın imzalanmadığı ve işgalin hukuki (de jure) değil, fiili (de facto) bir durum olduğu da Prof.Dr. Mesut Hakkı Çaşın, tarafından hatırlatıldı.
‘İntikam Değil Adalet İstiyoruz’
Karabağ Savaşı esnasında Ermenistan kuvvetlerince sivillere karşı yapılanların kalplerde ve zihinlerde ağır yaralar açtığını belirten birçok katılımcı aynı şeylerin Ermenistan’lı sivillere karşı yapılmasından bir insan olarak üzüntü duyacaklarını; programları yapmalarındaki amacın intikam değil adalet talebi olduğunu vurguladılar. Bunun için Uluslararası Ceza ve Adalet Divanları nezdinde başvuruların yapılması gerektiği ve uluslararası kamuoyu oluşturmak için gerçeklerin her platformda ifade edilerek propaganda yapılmasının elzem olduğu ortak bir kanaat olarak ortaya konuldu.
Yakın Zamana Kadar Erivanın Nüfusunun Çoğunluğu Müslümandı.
İstanbul Türk Ocağı Başkanı Dr. Cezmi Bayram katıldığı toplantılarda kapanış konuşlarını gerçekleştirdi. Ermenistan’ın Başkenti Erivanın yakın döneme kadar nüfusunun büyük çoğunluğunun Müslüman olduğuna dikkat çekti. Silahla kaybedilen toprakların aynı yöntemde alınabileceğini ve bununda bir seçenek olarak göz ardı edilmemesi gerektiğini ifade etti.
İstanbul Türk Ocağı Gençlik Kolu Başkanı Barış Onur Sargın Haftanın bitiminde “Bu etkinliklerde Türk Dünyasının acıları ortaklaşıyor, meselelerimiz ortaklaşıyor. İlerde Zaferlerimizde ortaklaşacaktır” dedi. Ayrıca katkısı olan herkese teşekkürlerini sundu.