Türk Ocakları Genel Merkez Yönetim Kurulunun 2022 yılında şubelerle birlikte bir araya geldiği ilk bölge toplantısı Karabük Şubemizin ev sahipliği ile 29 Ekim 2022’de yapılmıştır. Toplantıda Genel Başkan Prof. Dr. Mehmet Öz’ün konuşmasından sonta şube başkanları şubelerinin faaliyetleri hakkında bilgi vermiş, ülke ve dünya meseleleri hakkında görüşlerini ifade etmişlerdir. Toplantı sonunda aşağıdaki hususların kamuoyu ile paylaşılmasına karar verilmiştir:
- Cumhuriyetimizin kuruluşunun 99. Yıldönümünde, Millî Mücadelemizin lideri ve Başkomutanı, Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü, Millî Mücadele kahramanlarını, bu toprakları bize vatan kılan bütün atalarımızı, vatan toprağına karışmış kanlarıyla bu toprakları mukaddes bir emanete dönüştüren ve toprağın altında kefensiz yatan aziz şehitlerimizi saygı, minnet ve rahmetle anıyoruz.
Başvurular 1-7 Ekim 2022 tarihinde sitemiz üzerinden yapılacaktır. Yazılı kağıdı son teslim tarihi 10 Ekim’dir.
Müracaat için dosyayı indirebilirsiniz. Başvurular şahsen yapılacaktır
Evraklar Ocağımıza Elden Teslim Edilecektir
Libreofis belgesi için tıklayınız.
Çevrimiçi başvuru için aşağıdaki bağlantıya tıklayabilirsiniz
https://docs.google.com/forms/d/1I947u1MDgxSqDl23isTJh2ml3yj8nAhBaY0hCGHsVQU/
Yıllardan beri “Ermeni soykırımı” yalanını Demokles’in kılıcı gibi tepemizde tutan Amerika Birleşik Devletleri’nin başkanları, birkaç yıldır Ermenilerin ağzıyla “Büyük Felaket” dedikleri 1915 olaylarını, bu defa yeni Başkan Joe Biden tarafından “soykırım” olarak nitelendirdi. Türk Ocakları olarak ifade ediyoruz ki, “sevk ve iskân” kararı, Türk milleti 1915'te yedi düvele karşı varlık mücadelesi verirken düşmanla işbirliği yapan çetelere karşı alınan meşru müdafaa tedbiridir.
Anadolu topraklarında, dokuz asır boyunca hâkimiyeti altındaki farklı etnik ve dinî gruplarla bir barış ve huzur ortamı tesis etmiş olan Selçuklu, Beylikler ve Osmanlı tecrübelerinin mimarı Türk milletidir. 19. yüzyıl başlarından itibaren önce Balkanlarda ve gayrimüslim topluluklarda başlayan ayrılıkçı hareketler, sonra Müslüman unsurlara ve Asya topraklarına da intikal etmiştir. Bu bağlamda, 19. yüzyılın son çeyreğinde Ermeni örgütlenmeleri, Türk milletinin varlığına kasteden emperyalist güçlerle işbirliği içinde hareket etmişlerdir. Birinci Cihan Harbi başlarında, henüz “tehcir” denilen “sevk ve iskân” kararı ortada yokken Kars ve Ardahan bölgesinde katliamlar yapan, daha sonra Van’da büyük bir isyan çıkartan ve Ruslarla işbirliği yaparak idareyi ele geçiren Ermeni komitacılar, büyük bir katliama yol açtılar. 1915’te, Türk milleti Çanakkale dâhil pek çok cephede bir ölüm kalım savaşı verirken ordumuz arkadan hançerlendi. Buna karşı, Türk milletinin ve Türk Devleti’nin nefsi müdafaa tedbiri olarak “sevk ve iskân” kararı alınmıştır.
Yüzbinlerce Türk'ün katledilmesini görmeyen Haçlı zihniyetinin, tarihî gerçekleri ve uluslararası hukukta soykırım suçunun mahiyet ve tanımını tamamen görmezden gelerek Türk milletine soykırım iftirası atmasını Türk Ocakları olarak reddediyoruz. ABD Başkanı Biden'ın 1915 olaylarını “Ermeni soykırımı” olarak adlandırması, dostlukla da müttefiklikle de bağdaşmaz. Bu açıklamayı şiddetle kınıyoruz. Soykırımlarla kurulmuş bir devlet olan ve sözde demokrasi getirmek için coğrafyamızı kan gölüne çeviren, yüz binlerce masumun kanına giren, milyonları vatanından eden ABD'nin kimseye ve hele Türk milletine insanlık dersi vermek haddi değildir.
Irak ve Suriye'nin kuzeyinde terörist PKK ve uzantılarını alenen destekleyen sözde müttefikin bu son düşmanlığı, bizleri şaşırtmamıştır. Türk milleti ve Türk Devleti olarak içerideki farklılıkları bir yana bırakmak zorundayız. Türk milletine soykırım iftirası atarak hakaret eden ABD dâhil herkese gereken cevap verilmelidir.
Kamuoyuna saygıyla duyurulur.
Türk Ocakları Genel Merkezi
Irak Türkmen Cephesi Yürütme Kurulu’nun 28 Mart 2021, Pazar günü yaptığı olağanüstü toplantı sonucunda, Erşat Salihi başkanlıktan ayrıldı; yerine yardımcısı Hasan Turan başkanlığa getirildi. Toplantıdan sonra şu açıklama yapıldı:
“Sayın Erşat Salihi, kendisini siyasi çalışmalara, siyasi güçlerle iletişim kurmaya ve Irak'ta yapılacak seçimler öncesinde ve sonrasında Türkmen haklarını elde etmek için Türkmenler adına müzakere etmeye adamıştır. Yürütme Kurulu'nun kararı ile Irak Türkmen Cephesi Başkan Yardımcısı Hasan Turan, Irak Türkmen Cephesi Başkanlığı'na getirilmiştir.”.
Bu değişikliğin, Irak Türklerinden gelen demokratik taleplerden kaynaklanmadığı ortadadır. Nitekim iki gün önce, bu konu hakkında haberler çıkmaya başlamış ve 27 Mart 2021 tarihinde de Erşat Salihi’nin ertesi gün başkanlıktan ayrılacağı açıklanmıştır.
Bu coğrafyada, hukuku ve varlığı âdeta yok sayılan Irak Türklerinin tamamen barışçı yollarla hak arama çabaları sonuçsuz kalmıştır. Bölgede, geçerli kurallara göre bir liderliğe ihtiyaç olduğu ortadadır. Sayın Erşat Salihi, gençliğinden beri mücadele içinde pişmiş ve lider kişiliği ile temayüz etmiş bir şahsiyettir. Son dönemde, gerek Kerkük’ün gerekse bütünüyle Türkmeneli’nin Türk kimliğini vurgulaması, Irak Türkleri arasındaki mezhep farklılıklarının üzerinde, Türklük bilincini güçlendirmeye dönük çaba sarf etmesi ile dikkat çekti. Irak’ın kuzeyinde, PKK ve destekçileri dışındaki Kürt partiler arasında denge politikası yerine “Barzaniler”in KDP’sinin desteklenmesinin yanlış olduğuna işaret eden Salihi, hem bu meselede hem de İran’ın bölgede nüfuzunu arttırmaya dönük faaliyeti karşısında Türk Devleti’nin çıkarlarını gözeten, açık bir yaklaşıma sahipti. Kısacası Erşat Salihi Bey, Irak Türklüğüne bir ufuk gösterdiği gibi, Türkiye’nin bütünlüğüne dönük uzak ve yakın tehditlere karşı da uyanık bir tavır ortaya koymuştur. Papa’nın Irak ziyaretinde, “Kuzey Irak Bölge Yönetimi”nin bastırdığı hatıra paradaki küstahlığı sergileyenlerin hedefleri ortadadır. Böyle bir siyasi ortamda, Erşat Salihi gibi Türkiye’den yana tavrı açık bir Türk milliyetçisinin desteklenmesi, millî bir görevdir.
Büyük davalar fedakârlık ve feragat ister; Erşat Bey, bu olgunluğu göstermiştir. Temennimiz, Irak Türkmen Cephesi’nin ve bir bütün olarak Irak Türklüğünün bu tasarruftan zarar görmemesidir. Irak Türklüğünün millî kimliğini koruma mücadelesinde duruşu ile liderlik görevini başarı ile yürüten Erşat Salihi’nin karşılaştığı muamele, Türk milletinin maşerî vicdanında kabul görmeyecektir. Dün Kıbrıs’ta Rauf Denktaş’a reva görülen muamelenin sonuçlarını, zaman içerisinde gördük. Aynı şeyin Türkmeneli’nde yaşanmaması için Irak Türkmen Cephesi Başkanlığı’na getirilen Hasan Turan ve yeni yönetimin kısır çekişmelerden uzak bir tavır sergilemesi ve “rütbesi” alınsa da liderlik vasfı meydanda olan Erşat Salihi ile uyum içerisinde çalışması gereklidir. Irak Türkü kardeşlerimiz; Necdet Koçakların, Abdullah Abdurrahmanların, Adil Şeriflerin, Rıza Demircilerin ve bütün diğer şehitlerimizin ruhlarını incitmemek için birliklerini güçlendirmek zorundadır.
Yaşasın Irak Türklüğünün mücadelesi!
TÜRK OCAKLARI GENEL MERKEZİ
“İnsanlar içinde hareketlerin iyisini bırakarak kötüsüne dadananlardan, zerre kadar haklı görülmeyecek olan kimseler, iyiyi kötüden ayırt edebildikleri halde kötüyü uygulayanlardır...”
Bazı kişiler vardır ki; yaptıkları çalışmalarla insanlığın önünü açmalarına rağmen tarihin derinliklerinde kalmış, konunun uzmanları tarafından dahi hatırlanmakta güçlük çekildiği için unutulmuşlar arasına karışmışlardır. Dünkü yazımda söz ettiğim, “Kelile ve Dimne”yi her okuyuşumda, İbnü’l Mukaffa’yı hatırlar ve rahmetle anarım.
Muhtemelen 720 veya 724 tarihinde İran’ın Cûr/ Fîrûzâbâd kasabasında doğan ve ilk eğitimini Cûr’da Fars kültürü ve Mecûsî geleneğine göre alan İbnü’l Mukaffa, daha sonra Basra’da Arap geleneğine uygun olarak eğitimini sürdürür. Kısa süre içinde başta Arap dili ve edebiyatı olmak üzere Fars, Hint ve Grek kültürleri hakkında geniş bilgi sahibi olur.
Memuriyet hayatına katiplikle başlayan İbnü’l Mukaffa, Emeviler döneminin sonlarına doğru Irak Valisi ile Basra ve Kûfe valilerinin katipliğini yapar. Abbasiler döneminde, Halife Mansûr’un isteği üzerine daha önceki dönemlerde Farsça’ya çevrilmiş bazı Grek klasiklerini, Farsça’dan Arapça’ya tercüme eder. Kirman Valisi İsa b. Ali’nin hizmetinde iken Mani ve Mezdek dinleriyle karışık Mecûsî inancını terk ederek, İslâmiyeti kabul eder, adını Abdullah b. Mukaffa olarak değiştirir ve genel kabule göre 759 yılında Basra’da öldürülür.
İbnü’l Mukaffa’nın katlediliş sebeplerini araştıran yazarlar onun “Risâletü’ş-şahabe” isimli eserinde Abbasiler’in siyasetini ve Halife Mansur’un idaresini açıkça eleştirmesinin, hatta bu risalenin Abbasi idaresine karşı bir ihtilal beyannamesi olarak değerlendirilmesinin rol oynadığını söylemektedirler.